Pek çok arkadaşın unuttuğu ya da özellikle gözden kaçırdığı bir durumu açıklıyorum:
68 Ekim 2014 tarihleri arasında ülkemizde gerçekten en karanlık dönemlerinden birini yaşadığımızı şimdi çok daha iyi fark ediyoruz.
PKK'nın KANDİL'den yaptığı isyan çağrısına HDP eş başkanları o günlerde açıkça destek vererek halkı sokağa çıkmaya çağırdılar.
Günlerce süren o vahşetin tablosunu andıran isyan sürecinde onlarca yurttaşımız katledildi. Yüzlerce vatandaşımız yaralandı. Mağazalar yağmalandı. Atatürk heykelleri ve büstleri yıkıldı, parçalandı. Türk bayrakları yakıldı. Güneydoğu kentlerinde özerklik ve otonom ilan edildi.
Ancak gözden kaçırılmaması gereken önemli bir husus da şudur:
O tarihlerde hükümetin başında kim bulunuyordu?
Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU'dur.
Burası çok önemlidir.
Çünkü bugün de birlikte siyaset yapacağımız kişileri iyi tanımamız gerekmektedir.
O günlerde başbakanlık koltuğunda oturan Ahmet DAVUTOĞLU, 4 EKİM 2014 günü PYD başkanı Salim MÜSLÜM ile görüştü. Bu görüşme sonrasında PKK kaynakları, Davutoğlu’nun Müslim’e ve o dönem Kandil’de görüşmeler yapan MİT görevlilerinin kendilerine Kobani’ye koridor açma sözü verdiklerini iddia etmişti. Davutoğlu'nun Mesut BARZANİ ile de kurduğu yakın ilişkileri, herkes tarafından çok iyi hatırlanır.
Ülkemizde giderek etkisini artıran AÇILIM süreci, Türksüz Anayasa görüşmeleri, Başbakan Ahmet DAVUTOĞLU ile Barzani arasındaki yakınlık, devletin içine yerleştirilmiş ABD'nin Truva atı FETÖ'nün her alanda elde ettiği gücün artması, PKK'ye çitayı yükseltmesi için zamanın geldiğini işaret etmiştir.
Özellikle Suriye'nin kuzeyinde BOP çerçevesinde çıkartılan kargaşalar sonucu PKK'nin Suriye kolu PYD'nin fırsattan istifade ederek KOBANİ'de bir kanton kurması, PKK'ye Türkiye'nin güneyinde Irak'tan başlayarak Akdeniz'e uzanabilecek sözüm ona bağımsız büyük "KÜRDİSTAN" kurmak için zamanın geldiğini düşündürtmüştür.
Bunun için harekete geçen PKK, Suriye'de Kobani'de kurulan kantonu Türkiye'de kurulacak diğer kantonlarla birleştirmek için harekete geçmiştir.
Amaç öncelikle Kobani ile Şanlıurfa arasındaki sınırları kaldırarak genişlemek ve devamında bütün Güneydoğu kentlerini özerklik ilan ederek birleştirmek, sözü geçen ABD ve İSRAİL tarafından desteklenen devleti kurmaktı.
Planlanan ve izlenecek yol sonucunda 68 EKİM kalkışmasının esas amacı, durumdan istifade ederek o bölgede özerklik ilan edecek TC ile savaşa savaşa kentleri kurtararak Kobani ile Şanlıurfa’yı PKK’nin bir takım güçlerden güvence aldığı bu durum sonrasında KOBANİ ile Güneydoğu kentlerinde oluşturulacak kantonlarla Kobani'yi birleştirerek büyük PKK devletinin temelini atmaktı.
Plan, uygulanmaya başladı.
PKK liderleri, Cemil Bayık 17 Eylül 2014 tarihinde, “… acil eyleme geçelim”, 20 Eylül 2014 günü Murat Karayılan ise "Sınırlar kalkmalı, Urfa ile Kobani birleşmeli. Bu direnişe katılmak esas alınmalıdır" dedi.
Öcalan 22 Eylül 2014'te bu paslaşmaya katılarak "Halkımızı topyekûn bu yüksek yoğunluklu savaşa karşı direnişe geçmeye çağırıyorum" şeklinde açıklama yaptı.
Bayık, 1 Ekim 2014'te "Amed'de 2 Ekim 2014 Perşembe günü yaşam durmalı. Hiçbir esnaf kepenk, kontak açmamalı, hiçbir aile çocuğunu okula göndermemelidir. Direneceksek bugün direneceğiz, Amed halkı alanlara inmelidir" şeklinde açıklamada bulundu.
Öcalan 6 Ekim 2014'te, “Halkımıza sadece bir şey kalıyor. O da büyük bir direniştir” diyerek halkı sokağa davet etti.
PKK lideri Bese Hozat Ekim 2014'te "Tüm sokaklar Kobani sokaklarına dönüştürülmeli, eyleme geçilmelidir. Kendi öz savunmasını güçlendirerek, 'her yer Kobani, her yer direnişserhildan' anlayışı ile direnişini zafere taşımalıdır" diye halkı isyana davet etti.
Aynı günlerde HDP Merkez Karar Yürütme Kurulu, 6 Ekim 2014'te "Halklarımıza Acil Çağrı" başlığıyla "AKP iktidarının Kobani'ye ambargo tutumunu protesto etmek üzere halklarımızı sokağa çıkmaya ve sokağa çıkmış olanlara destek vermeye çağırıyoruz" açıklaması yaptı.
Bunların sonrasında 6 Ekim 2014'te birçok yerleşim yerinde eş zamanlı olaylar başladı PKK'nın Türkiye'de de sözde özyönetimleri kurmak için oluşturduğu Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDGH), Öz Savunma Birlikleri (ÖSB) ve Sivil Savunma Birlikleri (YPS) gibi organizasyonlar sahaya indi.
68 Ekim 2014 günleri arasında ülkemizde yaşanan olaylar, pek çok kez yaşadığımız bölgesel bombalama, suikast vb PKK eylemlerinden oldukça farklıydı, çok daha büyük boyutlardaydı ve açıkça ülkemizi kargaşa ve hatta ülkemizi iç savaşın ateşine atacak benzer yöntemleri de kullanarak bölme amacı taşımaktaydı.
Başarısızlığı kaçınılmaz olan bu kalkışmanın, bugüne kalmış olsa da hesabının sorulması kaçınılmazdır.
Bütün Atatürkçü, yurtsever, milliyetçi ve vatansever arkadaşların bu hususları iyice değerlendirmesi, PKK'nin ve HDP'nin değirmenine su taşımanın ülkemiz için geri dönülmez sorunlar yaşatacağı gerçeğini unutmamaları tarihi bir zorunluluktur.
Biz Atatürkçüler başta olmak üzere, bütün vatanseverler, sağcılar, solcular, ülke sevdalıları, emekçiler, bütün Türk Milleti, sadece gerçeğe dayanmak zorundayız.
Ülkenin dağıtılması ve milletin birliğinin bozulmasında rol almayı değil, emperyalist ABD ve PKK/HDP ve FETÖ benzeri şer güçlerine karşı milli birliği en geniş bir katılımla sağlamak için elimizi taşın altına koymak zorundayız.
Yaratıcı yıkıcılık adı altında bölünmeyi, çatışmayı, ülkemizi dağıtmayı değil, vatanseverlik temelinde 1930'lu yılların Türkiye'sini kurmaya odaklanmalıyız!
Av. İzzet Uludağ