Eski Zaman, yeni Karar yazarı Ali Bayramoğlu, rahatsızlığını gizlemediği Kemalist düzenin AK Parti’ye rağmen devam ettiğini söyledi. Bayramoğlu’nun “20 Kasım, Kemalizm, Ahmat Altan” başlıklı yazısının satır başları şöyle:
“AK Parti döneminde atanmışların iktidarı düzeni ve vesayeti ortadan kalkmıştır. Ne var ki, bunun
araçları ve ürettiği sonuç “demokratik ilke ve değerler”le ciddi bir çelişki içindedir, kimi açılardan eski dönemle aynı içeriği taşımaktadır.
10 Kasım yine tartışmalar ve gösterilerin odağındaydı. Yeni iddialar, hatta durumlar var. Tarafların Anıtkabir için yarışır hale geldiği anlar var, örneğin. Muhafazakar kesimin Atatürk’le barışmaya çalıştığı, hatta kemalizmin Osmanlı’dan kopuş gibi kimi yönlerini düzelterek siyasi açıdan sahip çıktığı iddia ediliyor. Seküler muhalif kesimde ise iktidara yönelik öfkenin Atatürk imajında cisimleştiği, mutlak doğru ve mutlak yanlış tanımının bu çerçevede yapıldığı görülüyor.
Açıktır ki, tartışma, sadece, “soft” değil, Atatürk’ün kurucu ve kurtarıcı vasfından da ibaret değil.
O zaman sorular şunlar: Kemalizm bağlamında dün ve bugün arasındaki fark ve benzerlik nedir? Muhafazakar siyasi iktidar kemalizmle nasıl ilişki yaşamaktadır?
Kemalist düzenin üç kilit noktası vardı.
İlki otoriter laiklik anlayışıydı… İkincisi milliyetçilik anlayışıydı. Üçüncüsü, ilk ikisini mümkün kılacak devlet ve devlettoplum ilişkisi anlayışıydı. Bu anlayış, hiyerarşik, otoriter, devleti “dayatmanın, şekillendirmenin ve korkuların merkezi” haline getiren, en önemlisi onu toplum karşısında ayrı bir topluluk gibi telakki eden mekanizma üretti.
Kemalizm bu üçlemenin rejimidir.
Bu üç politik hal doğal olarak, temel hak ve özgürlükleri ve demokratik gelişmeyi yıllarca sınırlamıştır. Nitekim bu üçlü düzenin bozulduğu dönemlerde, Türkiye, eşyaları tekrar yerli yerine koyan için askeri darbeler yaşadı. “Tehdit altında ve demokrasiyle uzlaşmaz bir dini inanca sahip bir ülkede demokrasi ve özgürlükler bu kadar olur, olmalıdır” mealinde darbe bildirileri, askeri açıklamalar, bunu destekleyen aydın tavrı, militan demokrasi kavramı devletten üniversitelerde, iş dünyasından yargıya kadar her yeri kapladı.
Bugün bu hikayenin neresindeyiz?
Elbet epey yol alındı. Ama, ne yazık ki, öz itibariyle çok uzağında değiliz.
Agresif laiklik anlayışının yerini daha esnek bir laiklik düzenine bıraktığını söyleyebiliriz. Böylece makro düzeyde, rejim niteliği bakımından laiklik tartışmaları rafa kalktı. Ancak, mikro düzeyde, kamusal alan bakımından devam etmeyi sürdürüyor ve bu çerçevede kimlik politikaları bakımından ortada büyük bir değişiklik bulunmuyor…Öz aynıysa, iktidarın el değiştirmesi, açıktır ki, laikliğin demokratikleşmesi anlamını taşımaz.
Aynı durum devlet yapısı, devlettoplum ilişkilerinin özü bakımından da aynıdır. AK Parti döneminde atanmışların iktidarı düzeni ve vesayeti ortadan kalkmıştır. Ne var ki, bunun araçları ve ürettiği sonuç “demokratik ilke ve değerler”le ciddi bir çelişki içindedir, kimi açılardan eski dönemle aynı içeriği taşımaktadır…
Agresif milliyetçilik konusuyla, “egemenlik, beka, bütünlük” meselesiyle, buna ilişkin korku ve yasak politikalarıyla ilgili bir şey yazmaya pek gerek yok. Çünkü değişen gerçekten hiç bir şey yok. Hedefler, amaçlar, korkular bakımından Dersim ne idiyse, bugün de Güneydoğu o. İktidar sahipleri bu bakımdan tam anlamıyla Kemalistler.
Siyasi iktidar ve kemalist bazı ilkeler bakımından uyum mutlak.
Hukuk dışı bir intikam hamlesiyle Ahmet Altan yeniden tutuklandı. Serbest olduğu bir hafta boyunca, iktidar kalemşorlarının ve Kemalist seslerin televizyonlarda, gazetelerde, kahvelerde “müebbet isteriz”, “tekrar hapis…” çığlıkları birbirine karıştı.
Bu örnek tek başına her şeyi anlatır.”