Av. Dr. Deniz Akçay’ın, Türkiye Barolar Birliği Yayınları tarafından yayınlanan ‘Sevr Antlaşması Hazırlık Görüşmelerinde 1915 Olayları Konusu ve Bugünkü Uluslararası Yargı Kararlarına Göre Değerlendirilmesi’ başlıklı yazısında dikkat çekici noktalar yer aldı. Sevr Antlaşması’nın hazırlık görüşmelerinde bile 1915 olaylarının ayrı başlık altında incelenmediği belirtilen yazıda “Ermeni temsilcileri de olaylar hakkında ayrıntılı bir anlatımda bulunmadılar. Hele hele ‘soykırım’ olarak algılanabilecek herhangi bir ifade, kimse tarafından kullanılmadı” denildi.
Sözde ‘Ermeni Soykırımı’ yalanına ilişkin önemli saptamalarda bulunan Dr. Deniz Akçay’ın yazısından bazı paragraflar sunuyoruz:
AYRI BAŞLIK ALTINDA İNCELENMEDİ
Görüşmelere ilişkin tutanakların incelenmesinden, Müttefik Devletlerin 1915 olaylarını ayrı bir başlık altında incelemeye gerek görmedikleri anlaşılmaktadır. Bu olaylara yapılan genel nitelikli kısa göndermeler çok az olduğu gibi olayların anlatılması, belirli sayıların ortaya konulması, sorumlulukların tahlil edilmesi gibi bir çabanın sarf edilmesine de gerek görülmediği söylenebilir. 1915 olayları toplantılarda arada bir ek haklılık argümanı olarak kullanılmış olmakla birlikte bu konuda hiçbir zaman olayların cereyan şeklini ve boyutlarını belirleme ve derinleştirme ya da araştırılması konuları gündeme gelmemiştir.
ERMENİ TEMSİLCİLER OLAY ANLATMADILAR
Konferans toplantılarına katılmış olan Ermeni temsilcileri Avetis Aharonyan ve Boğos Nubar Paşa’nın da 1915 olayları hakkında ayrıntılı bir anlatımda bulunmamaları, bu konuda belirli ve daha önemlisi günümüzde ileri sürülen sayıları andıracak herhangi bir mağdur sayısı iddiasında bulunmamaları da en azından ilginç olgulardır. Üzerinde önemle durulması gereken husus, görüşmelere aktif ve iddialı biçimde katılmış olan Ermeni temsilcilerin, başka konularda doğruluğu kesin olmamakla birlikte çeşitli sayılar ileri sürmüş oldukları halde 1915 olayları ile ilgili olarak günümüzde ileri sürülen sayılara uzaktan yakından yaklaşacak bir sayıdan söz etmedikleridir.
ANLAŞMADA DA YOK
Sevr Antlaşması’nın gerek giriş bölümünde, gerek Ermenistan sınırı ile ilgili maddelerinde 1915 olaylarına herhangi bir atıfta bulunulmamıştır. Sevr Antlaşması sürecinde, 1915 olaylarının gerek Antlaşma metnindeki hükümler düzeyinde, gerek Müttefik Devletlerin görüşmeler sürecindeki ifadelerinin yansıttığı sübjektif algıları açısından soykırım olarak değerlendirildiğini ortaya koyacak unsurlardan yoksun olduğu açıktır.
SOYKIRIMIN ‘S’Sİ YOK
Türkiye temsilcisinin davet edilmediği hazırlık konferanslarında ve sonuçta ortaya çıkan antlaşma metninde, soykırım suçunu, diğer savaş suçlarından ve insanlık aleyhindeki suçlardan ayıran özelliği olan ‘Ulusal, etnik, ırksal veya dinsel’ olarak tanımlanabilecek bir grubun tamamen veya kısmen yok edilmesi kastına ilişkin herhangi bir somut, maddi, hatta teorik bir ipucuna rastlanmamaktadır. Kaldı ki, Sevr Antlaşması’ndan üç yıl sonra Türkiye ile Müttefik Devletler arasında aktolunan Lozan Antlaşması’nda 1915 olaylarıyla bağlantılı olabilecek herhangi bir hükme rastlanmadığı gibi, daha geniş anlamında da yaptırım başlıklı herhangi bir düzenlemeye de yer verilmemiştir.
‘SOYKIRIM’ ALGILAMASINI İMKÂNSIZLAŞTIRIYOR
Başlıca Müttefik Devletler tarafından bile onaylanmamış olan Sevr Antlaşması’nın hazırlık görüşmelerinin, devletler hukuku bakımından herhangi bir bağlayıcılığı ve hatta hukuki değeri bulunmadığı açıktır. Ancak Müttefik Devletlerin başkan, başbakan ya da bakan düzeyinde temsil edilmiş oldukları bir toplantı dizisinde yapılan açıklamaların, kullanılan argümanların, hatta sıradan ifadelerin tarihsel önemi azımsanamaz. Görüşmeler sırasında Müttefik Devletlerin başka başlıklar altında 1915 olaylarına yaptıkları genel, çok kısa ve ‘arızi’ olarak nitelendirilebilecek atıflarla yetinildiği ve ayrıca bu olayların hazırlanmakta olan Sevr Antlaşması’na da yansıtılmamış olduğu da dikkate alınarak, söz konusu olayların bugünkü anlamıyla ‘Soykırım’ olarak algılanmasını imkânsızlaştırmaktadır. 1915 olayları, 1920’de Müttefik Devletlerin Türkiye’nin doğusunu yeniden şekillendirmek projeleri çerçevesinde bir hukuksal argüman yoğunluğunu taşımayan oportünist bir ‘Atıf’ olarak kullanılmıştır.
Aydınlık