Eski AK Parti Milletvekili Metin Külünk, sosyal medya hesabından 15 Temmuz’a ilişkin çarpıcı bilgiler paylaştı. Külünk, o gece darbecilerin asıl hedefinin Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı havada tutup suikastı gerçekleştirmek olduğunu yazdı. İşte Külünk'ün çok konuşulan o yazısı...

Cumhurbaşkanlığı uçağının Dalaman’dan kalkışından sonra Kontrolör Yarbay, uçağa sivil tanıtma kodu girerek, sessizce yanındaki komutanı olan Albay’a, “Komutanım, Cumhurbaşkanı’nın uçağı kalktı, sivil kod girdim” der. Albay’ın cevabı nettir: “Sus, kimse duymasın!” Bu iki millî vatanperverin sadece “1 metre” gerilerinde oturan FETÖ mensubu generallerin (!) bu konuşmayı duymamaları ise, gecenin en kritik ânı olmuştur.

Bugün Ankara’daki Akıncı Dâvâsı ile Cumhurbaşkanı'na Suikast Dâvâsı’nda yargılanan ve başarılı olsaydı büyük mevkilere getirileceği listelere kaydedilen 15 Temmuz’un Marmaris’te görevli MAK Tim Komutanı eski Tuğgeneral Gökhan Şahin Sönmezateş ve lideri olduğu tim, Sayın Cumhurbaşkanımıza suikast yapılmasına yönelik eylemde bulunmuşlardı.

Salgın nedeniyle şu an dondurulmuş olsa da Sönmezateş’in tutukluluğu ve dâvâlar görülmeye devam ediyor.

Sönmezateş ve altında çalışan personelin ifadelerinin ne kadar takip edildiğini bilmiyorum ama 2016 yılından bu yana katıldığı tüm duruşmaları gözlemliyorum…

Orada verdikleri ifadelerden izlediğim ve anladığım kadarıyla, Sönmezateş ve ekibi, 13 Temmuz günü icra edecekleri suikast plânlarını A3 kâğıtlarında hazırlık yapmışlardı…

Buradan anlıyoruz ki, kalkışma plânlarını A3 kâğıtlarında arz etmişler.

15 Temmuz gecesi Sönmezateş, saat 21:0022:00 arasında Çiğli Ana Jet Üssü’nden telefon ile Okluk emrini, saat 00:00 civarı da ilgili komutan ile ikinci görüşmede önce göreve başlama, sonra da görev iptal emrini almış.

Gecenin ilerleyen saatlerinde ise tekrar görevi icra etme emri almışlar.

Burada dikkat çeken bir husustur; bu telefonların kayıtları olmadığına göre, konuşmalar askerî kriptolu telefon MILSEC üzerinden yapılmış!

Edindiğim bilgiye göre, MILSEC tipi telefon, üslerde üs komutanı ile komutan yardımcısının odasında olur.

15 Temmuz gecesi Çiğli Üs Komutanı, darbenin merkezi konumundaki Akıncı Üssü’nde olduğuna göre, Sönmezateş, konuşmaları komutan yardımcısının odasından yapmıştır. Eğer haklıysak, 15 Temmuz sonrası bu odayı belki de değiştirmişlerdir…

Bu dikkat çeken detay bir tarafa, 2016’nın 15 Temmuz’unu 16’sına bağlayan geceden sonrasına değin sürekli kafamızı kurcalayan nokta, Sönmezateş’in elindeki tim personelinin sayısı ve aldığı emirlerin tutarsızlıkları…

Öyle ya, kanalizasyon menfezinde yakalanan timin sayısı ve bir verilip bir iptal edilen emirler silsilesine bakıldığında, Sayın Cumhurbaşkanımız ile ilgili asıl plân, sonuca MAK timleri ile gidilmek istenmediği yönünde...

Yani asıl plâna göre, Sayın Cumhurbaşkanımızın, ailesiyle birlikte konakladığı otelde kalması istenmiyor. Aksine, buradan ayrılması hedefleniyor!

Bu kanaate şuradan varmak mümkün: Sönmezateş’in elindeki tim personeli sayısı ile Cumhurbaşkanlığı korumalarının sayısı ve çevrede bulunan halkın darbecilere karşı koyma ihtimâli düşünüldüğünde, timlerin gerçekleştirmeye çalıştıkları görevin başarı şansı oldukça düşük!

***

Şimdi bu çerçevede bir tahayyül koyalım ortaya…

Bir sürek avındasınız… Elinizdeki imkânlara göre hedefinizdekini bulunduğu yerden açığa çıkarmayı mı düşünürsünüz, yoksa kısıtlı zamana rağmen beklemeyi mi?

Genel olarak yakalanması zor avları vurabilmek için, bir grup avcı, hedefi esas atışı yapacak olan avcının önüne doğru sürerler…

İşte sürek avı, ismini buradan alır!

Sönmezateş ve ekibinin amacının, Sayın Cumhurbaşkanımızın bulunduğu yerden çıkarılması ve asıl ateş alanına girmesini sağlamaktı!

Ve o alan, kara değildi…

Bu anlamda Sönmezateş ve MAK timinin görevi, durumu sansasyonel bir sahneye taşımak ve Sayın Cumhurbaşkanımızı daha kolay bir hedef hâline getirerek, nihâî sonun sadece bir kişinin üzerine kalmasını sağlamaktı.

Elbette bu durum, Kadiri Mutlak’ın Hafîz İsmi Şerîfi ile hamdolsun bu hâle gelmedi ve bizim kastettiğimiz, bir olasılık olarak kaldı.

Ancak Sönmezateş’in ifadeleri, bunu sadece bir olasılık olarak bırakmamaya götürüyor bizi!

Sönmezateş, duruşmalar esnasında birkaç kez, “Birileri bizi kandırdı” şeklinde ifade verdi.

Bu anlamda, “Emirler değiştirilmiş ya” diye düşünmek saçma olur burada. Zira onun “Bizi kandırdılar” dediğine bakmayın! Neden mi?

Çünkü Gökhan Şahin Sönmezateş, Genelkurmay Başkanlığı’nın tüm istihbaratının sağlandığı Müşterek Hedef Analiz Yönetim Merkezi Başkanı idi!

Yani Sönmezateş, tüm askerî isthibaratın toplandığı isimdi!

Bu minvâlde, tuzağa düşmeyecek kadar da zeki biri...

***

Sönmezateş, kendilerinin tuzağa çekildiklerini söyleyerek, aklı sıra ilk yani asıl plânın yani buraya çizdiğimiz ve olasılık gibi görünen kurgunun yürürlükte olduğunu saklamaya ve iki tarafa hem Kripto Üst Akla, hem de mensubu olduğu terör örgütüne “Ne yapacaksanız yapın artık, yoksa konuşurum!” tehdidi savuruyor.

Bu yüzden tekrar dönelim başa…

Sönmezateş ve ekibinin asıl amacı olsa olsa, Sayın Cumhurbaşkanımızı bulunduğu yerden çıkararak uçağa binmeye zorlamak olmalıdır.

Bu nedenle darbecilerin asıl plânlarının, Sayın Cumhurbaşkanımızın en korunmasız olduğu yerde, “uçağı havadayken” yakalamak ve MAK timlerinin amacının da Sayın Cumhurbaşkanımızı uçağa binmeye zorlamak olduğu akla daha yatkındır.

Sayın Cumhurbaşkanımızın bulunduğu uçağı, âdeta bir sürek avı misâli, avın en korumasız olduğu yere, F16 uçaklarının önüne sürmeye çalışmış olduklarından daha mantıklı bir açıklama, konunun uzmanlarını da yokladığımda bulunamıyor. 

***  

Sayın Cumhurbaşkanımızın bu tuzaktan kurtulmasının sebebi hakkında Kadiri Mutlak’ın en hayırlı tuzak kurucu olarak devreye girmesinden bahsettik.

Kurtuluş, takdiri İlâhî…

Peki, ne sebepler halk etti Yüce Hâlik?

Birinci sebep şu: Cumhurbaşkanlığı uçağı üç ayrı yerde bekletildi…

İkinci sebep şu: Hava Kuvvetleri Harekât Merkezi’nin elektrikleri kesildi…

Ve üçüncü sebep: Eskişehir Birleştirilmiş Hava Harekât Merkezi’ndeki millî vatanperver subaylar, kalkışından hemen sonra Cumhurbaşkanlığı uçağına sivil kod verdiler!

Hakikat sahneyi gözünüzde canlandırmak öyle kolay ki…

Durum şöyle gelişti:

Cumhurbaşkanlığı uçağının Dalaman’dan kalkışından sonra Kontrolör Yarbay, uçağa sivil tanıtma kodu girerek, sessizce yanındaki komutanı olan Albay’a, “Komutanım, Cumhurbaşkanı’nın uçağı kalktı, sivil kod girdim” der.

Albay’ın cevabı nettir: “Sus, kimse duymasın!”

Bu iki millî vatanperverin sadece “1 metre” gerisinde oturan FETÖ mensubu generallerin (!) bu konuşmayı duymamaları ise, gecenin en kritik ânı olmuştur.

Düşünebiliyor musunuz?

Âdeta Hicret’e başlarken yerden bir avuç kum alınıyor da Yasin’e başlanıyor gibi…

Aman Ya Rabbi!

Hava Kuvvetleri Harekât Merkezi’nde elektrikler kesilince ve Birleştirilmiş Hava Harekât Merkezi’nde millî subaylar görev yapınca, FETÖ pilotları, radar iz tanıma yardımı alamadıkları için âdeta o gece havada kör oldular!

Cumhurbaşkanlığı uçağını teşhis için sivil uçakların koluna gidip görmeye çalışarak arama yapmak zorunda kaldılar…

***

Sahneyi bir de ayrı bir koldan izleyelim…

Cumhurbaşkanlığı uçağı, Bandırma üzerinde 40 dakika kadar beklemeye koyulmuştu.

O sıralarda FETÖ’cü teröristlerin kullandığı bir uçak, Boğaziçi Köprüsü üzerinde sonik patlamalar yapıyordu. Cumhurbaşkanlığı uçağı, Atatürk Havalimanı kulesinin millî unsurlar tarafından ele geçirilmesinden sonra İstanbul’a yaklaşmaya başlamıştı.

Bunun üzerine İstanbul üzerinde uçan FETÖ teröristi pilot, Bandırma’ya doğru uçarak Cumhurbaşkanlığı uçağını görüp tanımaya çalıştı.

Ancak teröristin kullandığı F16 uçağının o anda yakıtı bitmeye yüz tuttu!

Süreka’nın atının ayakları kumlara saplandı bu kez de…

Bunun üzerine Cumhurbaşkanlığı uçağına 30 NM kala (füze menzili içerisinde) Yenişehir üzerinde bekleyen tanker uçağına doğru uçmak zorunda kaldı.

F16 uçağının yakıtının bitmesini takdiri İlâhîden başka nasıl açıklayabiliriz?

***  

15 Temmuz gecesi asıl plânlarının Sayın Cumhurbaşkanımızı en savunmasız olduğu yerde, havada olmaya zorlamalarının ikinci göstergesi ise, Sayın Cumhurbaşkanımızın bulunduğu yeri terk etmesinin ardından, daha sonra FETÖ ile ilişkileri saptanan tüm komutanların bir şekilde esir duruma düşmeleridir!

Çünkü Sayın Cumhurbaşkanımızı havada yakalamayı başarabilselerdi ve FETÖ ile ilişkili komutanlar normal mâkâmlarında olsalardı, hepsi için hukukî sorumluluklar doğacaktı.

Bu sorumluluktan kaçmak isteyen FETÖ ile ilişkili komutanlar, plânı bildikleri hâlde, kaçma imkân ve kabiliyetleri olmasına rağmen bunu kullanmamışlar ve (çoğu) bir şekilde esir durumuna düşmüşlerdir. Şimdi ise adalet önünde hesap veriyorlar!

Cumhurbaşkanlığı uçağı, Bandırma üzerinde 40 dakika kadar beklemeye koyulmuştu. O sıralarda FETÖ’cü teröristlerin kullandığı bir uçak, Boğaziçi Köprüsü üzerinde sonik patlamalar yapıyordu. Cumhurbaşkanlığı uçağı, Atatürk Havalimanı kulesinin millî unsurlar tarafından ele geçirilmesinden sonra İstanbul’a yaklaşmaya başlamıştı. Bunun üzerine İstanbul üzerinde uçan FETÖ teröristi pilot, Bandırma’ya doğru uçarak Cumhurbaşkanlığı uçağını görüp tanımaya çalıştı. 

Sönmezateş’in bir duruşma sırasında Mahkeme Başkanı’na o gece ile ilgili verdiği örnekse çok ilginç!

Mel Gibson’un başrolünde oynadığı ve yönettiği, İrlanda’nın bağımsızlık mücadelesini anlatan “Cesur Yürek” filminden örnek veriyor Sönmezateş... 

Sönmezateş, “Kendimi o filmin kahramanına benzetiyorum. Hani final sahnesinde, filmin kahramanı maskeli bir İngilizle vuruşurken İngiliz’in maskesi düşüyor ve kahraman, vuruştuğu İngiliz’in aslında adına savaştığı İskoç Kralı olduğunu anlıyor ya, bizim durumumuz tam da buna benziyor!” diyor…

Bunun üzerine Mahkeme Başkanı, “Sizin kralınız kim?” diye soruyor...

Sönmezateş, “Bunu Akıncılar Dâvâsı’ndaki duruşmalara bırakalım” diyerek, ümidini kesmediği kralını saklıyor.

Öyleyse, “Şimdi aynı plân devam ediyor” demekle haksız mıyız?

***

Sonuç olarak 15 Temmuz gece 03:30’da plânlanıp da ifşa olduğu için zamanından önce yapılan bu kalkışma, bir darbe girişiminden daha çok, 11 Eylül saldırıları gibi, televizyonların en fazla izlendiği bir zaman olan 22:00’da, herkesin gözü önünde bir hükûmet değiştirme plânı ihtimâli taşımaktadır.

Kaldı ki, buraya kadar bahsettiğimiz asıl kurguya göre, bizler sihirbazın (üst aklın) televizyonda gösterdiği kuklalarını seyrederken, arkasında sakladığı diğer kuklalar ise “hükûmet düşürme” darbesi görüntüsünde, “hükûmet değiştirme” suikastı işlemeye çalışmadılar mı? 

Aynı plân devam ediyor!

15 Temmuz işgalci darbe girişiminde başarısız olan FETÖ ve onu kullanan aklın, hâlâ amaçlarından vazgeçmediği, ilk ve en sorunsuz gördükleri plânı yani havada yakalama kurgusunu fırsatını bulur bulmaz uygulamaya koyması, bizim paranoyamız mı?  

Biz takip ediyoruz, onlar da takip edildiklerini biliyorlar.

Ve biz, onlar hazır olamasınlar diye daima hazırız!

Bir not:

Şunu unutmayalım ve 2016’dan bugüne yeniden ve yeniden iyi görelim.

15 Temmuz, bir sokak savaşı değildir!

15 Temmuz, bir gerilla mücadelesi hiç değildir!

Birileri 15 Temmuz ile iç savaş çıkmasını o gün nasıl istemişler ve milletimiz izin vermemişse, bugün de bu kaosun oluşumuna milletimiz basiret ve firâseti ile izin vermeyecektir.

Çünkü 15 Temmuz, bir kalkışma iken, milletimizin devleti ile bütün olarak işgal girişimine izin vermemesi hareketi şeklini almıştır.

Milletimiz sokağa döküldüğünde sokak eylemi yapmamıştır.

Egemenliğimizi sokakta teslim almak isteyenlere karşı, anayasal hakkını kullanarak güvenlik güçlerimiz ile birlikte izin vermemiş ve terör örgütü mensuplarını adalete teslim etmiştir!

Olağanüstü bir süreç, olağan bir şekilde sonuçlandırılmıştır!

Bu asil mücadeleye gölge düşürecek davranış ve sözler, sadece 15 Temmuz’a yönelik psikolojik operasyon peşinde koşanlara malzeme verir.

Bu millet nerede, ne zaman, ne yapacağını bilir!

Asildir, konuşmaz…

Bu ülkede milletimize karşı tekrar kirli düşünceler içinde olanlar bilmeliler ki, Devletimizin yargısı ve güvenlik güçleri, Milletimize ve Devletimize sâdık şekilde gereken cevabı verir.

Milletimiz de Devletimizin ardında dimdik durur!