Bir Albayrak’ın Kasım 2020’de Hazine ve Maliye Bakanlığından istifa etmesiyle başlayan döviz rezervleriyle ilgili tartışma hâlen siyasetin ve Türkiye’nin gündeminde olmaya devam ediyor. “128 milyar dolar nerede?” sorusu CHP ve yancılarının sloganı hâline geldi. Siyasi parti binalarına, bilboardlara bu soruyla ilgili afişler asıyorlar, bu konu üzerinden çeşit çeşit gündemler oluşturmaya çalışıyorlar. İstanbul’daki İP’liler de bu soruyu maske hâline getirmiş…
Türkiye’nin döviz kurundaki hızlı yükselişleri dengelemek ve kuru belli bir seviyede tutmak için kamu bankaları üzerinden rezervlerden döviz satış yapma politikasının rezervlerde erimeye yol açtığı iddiası üzerinden “128 milyar dolar nerede?” sorusunu ortaya çıkardılar.
“128 milyar dolar nerede?” iddialarına Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu ve AK Parti Ekonomi İşlerinden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Nurettin Canikli somut veriler üzerinden cevaplar verdiler. Ama CHP için cevap verilmiş olmasının, somut bir aydınlatma yapılmasının bir önemi yoktur.
“128 milyar dolar nerede?” meselesi tam manasıyla aydınlatılsa bile CHP pandemi sürecinde milletimizin yaşadığı ekonomik sıkıntılar üzerine bu iddianın canlı tutulmasını pervasızca isteyecektir. Ne denirse kulak tıkayacak, ne gösterilirse gözünü kapatacaktır. CHP’nin taktiksel politikası zaten budur.
CHP “128 milyar dolar nerede?” konusunda atağa geçmişken ve tüm mesaisini bunun propagandasını yapmaya harcarken, CHP’nin tüm dengesini televizyon programında sunucunun ısrarla, “128 milyar dolar kayıp” dedirtmeye çalıştığı CHP Milletvekili İlhan Kesici “Hayır kaybolmaz. Bir kere onu söyleyeyim. Kaybolmaz. Girerseniz Merkez Bankası bilançosuna… Okumayı bilen insanlar açarlar internet sayfalarını… Dolar alımları satımları nasıl olmuş, ne zaman olmuş, kaçtan alınmış, kaçtan satılmış? Görülür. Her şey kayıt altındadır. Bu devletin kayıtlarında var. Mutlaka var” cümlelerini kurarak bozmuştur. İlhan Kesici partisinden gelen tepkiler üzerine sonradan kıvırsa da söyledikleri ortadadır. Bu saatten sonra sadece karakterini tartışmaya açtırır.
CHP’li İlhan Kesici’nin “Rezerv kayıp mı?” sorularına “Bir şey söylersem bizim soruyu kırmış olurum” cevabı bile zaten CHP’nin meselenin özünden ziyade bir algı yaratma peşinde olduğunu ispatlamıştır. İlhan Kesici’nin sonradan parti içi baskılardan siyasi kıvırma çabası da bu algı çalışmasını gizlemeye yetmemiştir. İlhan Kesici CHP’li bir milletvekili olarak “128 milyar dolar nerede?” sorusunu kırmıştır.
CHP ve siyasi yancıları “128 milyar dolar nerede?” sorusu üzerinden bir algı çalışması peşindedir. Bu konuda da öyleböyle gündem oluşturulmuş durumdadır.
MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli işte bu yüzden “Belli merkezlerde projelendirilip kamuoyuna servis edilen 128 milyar dolar nerede sorusu, ihanetin ve melanetin maskesi olarak mı kullanılmaktadır?” sorusunu yöneltmiştir.
Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı Şahap Kavcıoğlu ve diğer yetkililer bu konuda “daha geniş bir basın toplantısı yaparak” Türkiye’nin tamamını aydınlatmalı ve bu konu istismarı üzerinden kendi ihanetlerini, çapsızlıklarını örtmeye çalışan CHP ve yancılarının propaganda menüsünden bu malzeme çıkarılmalıdır. “Şüyuu vukuundan beter hâllerin” bir an önce Türkiye gündeminden çıkarılması gerekmektedir.
Gizemli bir “Ajans” ile çalışıp yancı zillet ortaklarıyla Türkiye’ye yön tayin etmeye çalışan Kemal Kılıçdaroğlu’nun siyaset tarzını biliyorsunuz.
Aynen şöyledir.
Önce “Doğu Akdeniz’de zengin petrol var. Doğal gaz yatakları var. Amerika orada, Yunanistan orada, Kıbrıs Rum Yönetimi orada, Mısır orada, Katar orada, hepsi orada. Bir tek devlet yok, Türkiye. Niye yok? Akdeniz’in yer altı zenginliklerinden yararlanmak için ‘Armut piş, ağzıma düş’ politikasının bir işe yaramayacağı ortada” der. Sonra çıkıp “Libya’da ne işimiz var?” demeye başlar.
Önce “Daha önce ben, arkadaşlarım bu şehir hastanelerini hep biz eleştirdik” der. Sonra çıkıp “Şehir hastaneleri niçin yapıldı diye eleştirmedim” demeye başlar.
Önce çıkar “Sen patates üreticilerine, soğan üreticilerine para verip o ürünü aldın, fakir fukaraya dağıttın diye biz karşı mı çıktık” der. Sonra çıkıp “Vatandaşa soğan dağıtıyor şimdi patates dağıtıyor. Şu akla bakın, şu mantığa bakın” demeye başlar.
İşte bu örneklerden anlaşılacağı üzere “128 milyar dolar nerede?” konusunda da çıkıp “Ben öyle demedim, 128 milyar dolar Merkez Bankasından kaybolacak hâli yok ya” açıklaması yapabilir.
Türk devletinin ve hükümetin milletimizi böyle bir zihniyetten kurtarma vazifesi vardır. O yüzden bunların zehirli algılarının ve kirli propaganda yöntemlerinin Türk milletine zarar vermesine dair her türlü önlem alınmalıdır. Pandemi sürecinde ekonomik sıkıntılar çeken milletin evlatları bir de “Şüyuu vukuundan beter hâllerle” muhatap edilmemelidir.
Yıldıray Çiçek
Türkgün