ABD başkanlarının adı değişti ama teröre karşı savaş adı altında terörü yayma politikası değişmedi. ABD yönetimi kasten belirsiz bir ‘uluslararası terörizm’ kavramı ortaya attı ve bu kavram Afganistan, Irak, Libya ve Suriye'nin işgali için bir gerekçe olarak kullanıldı

Bu yıl, New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'ne düzenlenen terör saldırısının ve ardından ABD'nin başlattığı “uluslararası teröre” karşı savaşın 20. yıldönümü. 

1975'te ABD'de değişim öğrencisiyken New York'taki Dünya Ticaret Merkezi'nin İkiz Kulelerine ziyarete götürülmüştük. İkiz Kuleler o zamanlar dünyanın en yüksek binasıydı ve "Dünyanın Yeni Harikası" olarak sunuluyordu. Binanın ABD'nin dünya egemenliğinin bir sembolü olması öngörülmüştü. 11 Eylül 2001'de İkiz Kuleler vurulduğunda haftalık Aydınlık'ın Genel Yayın Yönetmeniydim, Ulusal Kanal'da üç gün aralıksız canlı yayın yapmıştık. Tezimiz, ABD için yeni bir dönemin başladığı yönündeydi. 

2000'li yıllara gelindiğinde, ABD'nin dünya hâkimiyeti iddiası ile ekonomisinin dinamizmi arasındaki çelişme büyümüştü. ABD egemen sınıfları tam da o tarihte, şimdi artık günlük tartışma konusu olan ikilemin içindeydiler. ABD, ya dünya egemenliğinden vazgeçecek ve ülke içinde giderek artan sorunlarına çözüm bulmaya odaklanacak ya da dışarıda daha saldırganlaşacaktı. Birinci ve İkinci Dünya Savaşlarından beri, tadı damaklarında kalan, “savaş ekonomisi” ile hızlı sermaye birikimini yeniden devreye sokmak için “teröre karşı savaş” başlattılar. 

ABD yönetiminin bel kemiği olan mali oligarşi, Sovyetler Birliği'nin çöküşünün "tek kutuplu bir dünyaya" yol açtığı yanılsamasına düşmüştü. Bu yanılsama, Francis Fukuyama gibilerine “Tarihin Sonu” tezini ilan etmeye kadar vardırdı. Bu entelektüel safsata, “teröre karşı savaş”ı ateşlemek için kullanıldı. ABD Başkanı Bush’un ağzından yeni “Haçlı Seferi” başlatıldı. Oysa, dünya ekonomisin yarısını ABD'nin ürettiği 1950'ler çok geride kalmıştı. ABD emperyalizmi Güney Asya, Güney Amerika ve Afrika'da ağır yenilgiler yaşamıştı. Çin ve güney yarım küredeki diğer gelişmekte olan ülkelerin dünya ekonomisinde payı ABD’yi geçmişti. ABD’nin tek üstünlüğü devasa askeri gücüydü. 

ABD emperyalizmi, 20 yıllık işgalin ardından 15 Ağustos 2021’de Afganistan'ın kurtuluşuyla birlikte "Haçlı Seferinin" hayal kırıklığı ve rezaletle sonuçlandığını kabul etmek zorunda bırakıldı.

Değişmeyen tek şey, ABD'nin eninde sonunda vahşi askeri gücüyle dünya halklarını boyunduruk altına alacağını düşünen ABD'de çok dar bir kliğin ısrarıdır. Sınıf çıkarları onları bu çılgınlığı sürdürmeye zorluyor. Bu bize, Hitler'in Berlin'in alınmasından sonra bile savaşı nasıl kazanacağına dair hesaplar yapmasını hatırlatıyor!

‘EN BÜYÜK TERÖRİST!’

Ocak 2002'de Cezayir Parlamentosu'nun ev sahipliğinde Cezayir'de düzenlenen "Uluslararası Terör Kurbanları Konferansı"nda konuşmacıydım. Konuşmama "Dünyanın en büyük teröristi ABD ve Başkanı George W. Bush’tur" cümlesiyle başlamıştım. Son 20 yılda gelişmekte olan ülkeler, “terörle savaş” adı altında ABD'nin acımasız saldırılarına maruz kaldılar. ABD başkanlarının adı değişti ama “terörle savaş” adı altında terörü yayma politikası değişmedi. ABD yönetimi kasten belirsiz bir "uluslararası terörizm" kavramı ortaya attı. Ve bu kavram Afganistan, Irak, Libya ve Suriye'nin işgali için bir gerekçe olarak kullanıldı. Son 20 yılda, "uluslararası terörizm"in, ABD'nin emperyalist saldırganlığını haklı çıkarmak için etnik ve dini gerilimleri istismar ederek ve kanatarak yarattığı terör örgütleri olduğunu acı tecrübelerle anladık. 

El Kaide, IŞİD, PKK ve Doğu Türkistan İslami Hareketi gibi örgütlerin her birinin CIA destekli olduğuna ve bu desteğin ABD Ulusal Terörle Mücadele Merkezi gibi mekanizmalar aracılığıyla koordine edildiğine dair çok sağlam kanıtlar ortaya serildi. ABD Başkanı Trump 11 Ağustos 2016'da "IŞİD'i Obama kurdu ve diğer kurucu ortağı da sahtekâr Hillary Clinton’dur” diyerek bu gerçeği itiraf etmişti.

Türkiye olarak 37 yıldır ayrılıkçı terörle mücadele ediyoruz. Türk güvenlik güçleri PKK'yı iki kez bitirdi, ancak ABD her ikisinde de terör örgütü PKK'nın imdadına yetişti. 1991 ve 2003 yıllarında Irak'a yapılan ABD müdahaleleri ile PKK diriltildi. Obama, 10 Eylül 2014'te Beyaz Saray'daki “Ulusal Sesleniş”inde PKK'nın Suriye uzantısı PYD’yi ABD’nin "kara gücü" olarak adlandırdı. ABD, PKK'ya 60 bin kişilik bir orduyu silahlandırmak ve donatmak için yeterli silah ve parayı sağladı, sağlamaya devam ediyor.

Ancak ABD sadece Afganistan'da değil, Irak'ta, Libya'da ve özellikle Suriye'de de yenildi. Yakında tüm Batı Asya'dan askerlerini çekeceğini göreceğiz. PKK, IŞİD ve Türkistan İslam Partisi üyelerinin Amerikan uçaklarına kanatlarına asılma umutları bile kalmayacak.

ABD'nin milyarlarca dolar harcadığı, bir milyondan fazla insanı öldürdüğü, milyonlarca insanı yaraladığı, şehirleri yıktığı, insanlık dışı vahşetlere neden olduğu "teröre karşı savaş"ının tek faydası, ileri sürdüğü standartları kullanarak ABD'nin yaptığının terör olduğunu saptamaya izin vermesidir! 

İSLAMOFOBİ VE YABANCI DÜŞMANLIĞI

Evet ben bir Müslümanım. Ama ABD’nin “Haçlı Saldırısı”nın İslam dini ile hiçbir alakası yok. ABD'nin hâkim olmak istediği coğrafyada yaşayanların çoğu Müslüman olduğu için terör ve İslam birlikte anılmaya başlandı. Eğer, Amerika Birleşik Devletleri dünya hegemonyasını sürdürmek için Güney Asya'yı hedef seçecek olsaydı, acaba kaç adı sanı bilinmeyen "Budist terör örgütü" yaratılırdı? Aslında 2003 yılında, ABD'nin Afganistan'ı işgaliyle başlattığı "Haçlı Seferi"nin arkasında "Büyük Ortadoğu ve Kuzey Afrika Projesi"nin olduğu, dönemin ABD Güvenlik Danışmanı Condoleezza Rice'in açıklamasıyla ortaya çıktı. Rice, BOP kapsamında, BM kürsüsünden 22 ülkenin sınırlarının değişeceğini ve buralara demokrasi götürüleceğini açıkladı. Rice’ın hangi ülkeleri kastettiği emekli Albay Ralph Peters tarafından hazırlanan haritada gösterildi. İlk kez ABD Silahlı Kuvvetleri Dergisi'nde yayınlanan bu harita Türkiye’de çok meşhur.

Yukarıdaki harita Amerikan Yarbay Ralph Peters tarafından hazırlanmıştır. Silahlı Kuvvetler Dergisi, Haziran 2006'da Ulusal Savaş Akademisi'nde yayınlandı. (Harita Telif Hakkı Yarbay Ralph Peters 2006)

ABD Silahlı Kuvvetler dergisinde, iki yeni imal edilen ülkenin adında “bağımsız” sıfatı var. “Bağımsız Kürdistan” ve “Bağımsız Belucistan”! Bunu Batı Asya’da “İkinci İsrail” ve Asya’nın kalbinde “Üçüncü İsrail” diye okuyabiliriz. 

ABD stratejisinin açıkça ilan edilmese de "Bağımsız Doğu Türkistan" projesini hayata koymak olduğunu belirtebiliriz. ABD'nin sözde “Bağımsız Kürdistan ve sözde Bağımsız Doğu Türkistan” girişimlerinin aynı planın parçası olduğunu vurgulamak anlamlı olacaktır. Sözüm ona, her üç “free” (özgür) devlet kurma projesi, Kuşak ve Yol Girişimi'ni baltalamak için uygulamaya konan bölücü, emperyalist planlardır. Kuşak ve Yol Girişimi insanlığa barışı, farklı kültürler arasında hoşgörüyü, ortak gelişmeyi ve paylaşarak ilerleme fırsatı veriyor.

ABD ve Batı’da hız verilen hem İslamofobi hem de Sinofobi (Çin düşmanlığı) aslında, mazlum milletlerin halklarını hedef alıyor. ABD emperyalizmi, ezilen halkların hak arayışlarının önünde bu ideolojik barikatları ve ırkçılığı yaratarak dünya jandarmalığını sürdürmek istiyor! Ama nafile. 

KAHRAMAN AFGAN HALKINA YÜREKTEN TEŞEKKÜRLER!

11 Eylül’ün 20. Yıldönümünde her şeyden önce, kahraman Afgan halkının bağımsızlık mücadelesini içtenlikle kutlarım. Atlantik Kampı'nın burnu havadaki züppeleri ve onların bizdeki uzantılarınca insan sayılmayan bu fakir ama inançlı insanlar, ABD emperyalizmine tarihi bir ders verdiler. ABD’nin tehdit ve saldırılarıyla mücadele eden Türkiye’mize soluk aldırdılar. 

Afganistan'ın geleceği için umutlu olmalıyız. ABD ve Batı, Afganistan'a ve halkına büyük kayıplar verdirdi. Ancak bundan sonra Afganistan'ın terörle ilişkilendirilmeyeceğini göreceğiz. Afganistan'da yönetimi devralan Taliban örgütü, ülkelerinin başka ülkelerin çıkarları için kullanılmasına izin vermeyeceklerini ve terör örgütlerini ülkelerinde barındırmayacaklarını çok kararlı bir şekilde ifade etti. Yıllarca IŞİD ve El Kaide ile savaşarak, Türkistan İslamcı Partisi'ne faaliyet ve barınma fırsatı vermeyerek bu konudaki samimiyetlerini gösterdiler.

AFGAN HALKI ZORLUKLARIN ÜSTESİNDEN GELECEK

Afganistan'ın bir şansı da komşularının tamamının Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) üyesi olması. ŞİÖ'nün gözlemci üyesi Afganistan'ın, yükselen Asya uygarlığından hız alarak ileriye doğru önemli bir sıçrama yapacağından emin olmalıyız. Asya’nın uyarlık birikiminin bir parçası olan Afgan halkının daha iyi bir yaşam özlemi Çin, Rusya, İran ve Türkiye'nin dostane teşvikleri ile Afgan halkı, Taliban'ın bazı ideolojik eksikliklerinden doğacak zorlukların üstesinden gelecektir.

ABD'YE DERS OLSUN

Gelişmekte olan Asya uygarlığının dört önemli ülkesi olan Çin, Rusya, İran ve Türkiye'nin Afganistan'ın yaralarını iyileştirmek ve Afganistan'ı Kuşak ve Yol Girişimi’nin önemli bir bileşeni haline getirmek için el ele vermelerini ve birlikte çalışmalarını beklemek gerçekçidir. ABD ve NATO'nun işgalinden halkın silahlı mücadelesi ile kurtulan Afganistan artık emin ellerdedir. Afganistan, ŞİÖ ile güvenliğini tesis edecek ve Kuşak ve Yol Girişimi ile ekonomik, sosyal ve kültürel gelişmesini sağlayacaktır. Bu da ABD’ye ders olsun!

Aydınlık