Tevfik Kadan

Rusya’nın Karadeniz Filosu, geçen hafta Akdeniz’de 10'dan fazla gemi ve denizaltısının bulunduğunu duyurmuştu. Bu açıklamanın ardından Rusya Güney Askeri Bölgesi, Akdeniz’deki görevlerin yerine getirilmesi için gemi ve denizaltı filoları arasındaki geçiş yoğunluğunun artırılacağını bildirdi. Güney Askeri Bölgesi'nden yapılan açıklamada, “2022 yılında savaş gemileri ve yardımcı unsurların bulunduğu filolar arasındaki geçişler, Hazar Filosu için de alışıldık bir uygulama haline gelecek. Karadeniz Filosu'nun ve Hazar Filosu'nun savaş gemilerinin diğer birimlerle tatbikatları artacak.” denildi. Böylece daha önce Akdeniz’e inen Karadeniz Filosu’na bağlı gemilerin yanında, Hazar Filosu’nun gemilerinin de Akdeniz’e gönderileceği ilan edilmiş oldu.

RUSYA AKDENİZ’DEKİ VARLIĞINI ARTIRIYOR

Rusya’nın bu kararı, yeni yılda Zirkon füzeleriyle donatılmış gemilerin Akdeniz’e gönderileceği yönündeki haberleri de destekliyor. Ayrıca Ruslar, Akdeniz’de kalıcı bir deniz gücü olabilmek için bir süredir yoğun çaba sarf ediyor. Bu çabanın en somut göstergesi ise Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra yeniden kurulan 5. Filo’nun teşkili oldu.

Rus Donanması'na bağlı Akdeniz’deki 5. Filo, 31 Aralık 1992'de Rus Silahlı Kuvvetlerinin küçültülmesi nedeniyle devre dışı bırakılmıştı. Bu süreçte Suriye/Tartus dışındaki tüm limanlar boşaltılmış, düzenli rotasyonlar sona erdirilmişti. Fakat Moskova'nın Suriye'deki olaylara müdahil olma kararıyla birlikte Rusya Savunma Bakanlığı, Eylül 2013'te Suriye'de konuşlanan Karadeniz Filosu ve Kuzey Filosu'ndan gemilerin bir kombinasyonunu kullanarak Akdeniz'de 5. Filo'yu tekrar kurdu. Bu Filo, Haziran 2017 itibarıyla 15 savaş gemisi ve yardımcı gemiden oluşuyordu. Haziran 2019'da Suriye Parlamentosu Tartus Limanı'nın 49 yıllığına Rusya'ya kiralanmasını onayladı. Ardından hızla üssün genişletilmesi faaliyetleri başladı. Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu, 30 Eylül 2020'de Tartus'taki üssün düzinelerce savaş gemisi alabilecek kapasiteye ulaştığını duyurdu. Rus lider Putin de geçen yıl Suriye'den ilave deniz alanı isteyerek üssü daha da genişleteceklerinin mesajını verdi.

AFRİKA'DA ÜS ARAYIŞI

Rusya'nın yeniden Akdeniz'e inişiyle birlikte farklı ülkelerde üs arayışı da tekrar başladı. Libya'daki savaşla birlikte Sirte'ye yerleşen Rus güçler, siyasi çözüm sürecinde buradaki varlığını meşrulaştırmaya çalışıyor. Bunun yanında Sovyetler Birliği döneminde kurulan üslerin tekrar aktif hale getirilmesi için görüşmeler yapılıyor. 2015 yılından itibaren 21 Afrika ülkesi ile askeri iş birliği anlaşmaları imzalayan Rusya'nın; Orta Afrika Cumhuriyeti, Mısır, Eritre, Madagaskar, Mozambik ve Sudan yönetimlerinden askeri üs kurmak için güvence aldığı kaydediliyor. Yabancı ülkelerdeki askeri üslerinin büyüklüğü 700 bin kilometrekareye ulaşan Rusya'nın, şu an dünya okyanuslarında görev yapan 100'ün üzerinde gemisi bulunuyor.

Rusların ilk lojistik üssü ise Port Sudan'da olacak. Putin, Rusya Savunma Bakanlığının Port Sudan'da bir üs kurulması teklifini Aralık 2020'de imzalamıştı. Rus liderin onayının ardından bölgedeki çalışmalar hız kazandı. Bu kapsamda her biri 450 ton yük taşıma kapasitesine sahip üç amfibi gemi, geçen yıl içinde Akdeniz’den Kızıldeniz’e geçti. Rusya ile Sudan arasında yapılan anlaşma gereğince üssün inşası için gerekli arazi Sudan tarafından ücretsiz sağlanacak. Rusya, üssü desteklemek için Sudan'daki havaalanları ve limanlar aracılığıyla ihtiyaç duyduğu her türlü silah, cephane ve diğer teçhizatı getirme hakkına sahip olacak. İnşa edilmesi planlanan üste 300 personel ve nükleer güçle çalışanlar dahil 4 gemi aynı anda bulunabilecek.

AKDENİZ FİLOSU'NA TAKVİYE

Rus Donanması’nın son dönemde Akdeniz Filosu'na da ciddi bir takviye yaptığı görülüyor. Kalibr seyir füzesi atabilen Kilo sınıfı yeni denizaltılar Akdeniz'e gönderildi. Dizelelektrikle çalışan bu denizaltılar, dünyanın en sessizi oldukları için NATO tarafından 'karadelik' olarak adlandırılıyor. Ayrıca geçen yıl Sivastopol'da revizyonu tamamlanan Moskova füze kruvazörü de Akdeniz'e indi. Oniks ve Kalibr uzun menzili gemisavar ve seyir füzeleri taşıyan fIrkateynler de düzenli olarak rotasyona gidiyor. Bunun için güçlendirilen Karadeniz Filosu 50 gemiye ulaşırken, önümüzdeki 5 yıl için bu Filo'ya 2.5 milyar dolar bütçe ayrıldığı belirtiliyor. Rusya'nın Akdeniz kıyılarında yeni üsler edinmesiyle birlikte bu sayının giderek artması bekleniyor.

TÜRKİYE İÇİN TEHDİT Mİ?

Rusya'nın Akdeniz'e inmesinin Türkiye için tehdit olmaktan ziyade olumlu etkileri bulunuyor. Özellikle Doğu Akdeniz'de Türkiye karşıtı kurulan üçlü, dörtlü ve yedili olmak üzere tam yedi farklı iş birliği mekanizması bulunuyor. Arkasına ABD ve AB'yi alan RumYunan ikilisi de Türk egemenlik alanlarında fiili durumlar yaratarak gasp girişimlerini sürdürüyor. İşte tüm bu cepheye karşı Rus Donanması'nın dengeleyici bir unsur olarak bölgede bulunması, ABD güdümündeki ülkelerin şımarıklıklarını baskılıyor. Özellikle son dönem Rum Yönetimi'ni üst üste uyaran ve Kıbrıs'ta ABDFransız yapılanmasına tepki gösteren Ruslar, bölgede füze denemeleri ve tatbikatlar yaparak bu ülkelere net mesaj veriyor. Daha önce Suriye'yi vurmaya gelen İngiliz gemilerinin de Rus denizaltıları tarafından engellendiği ve geri dönmeye zorlandığı biliniyor. Tartus'taki gemileri, Hmeymim'deki uçakları ve hava savunma sistemleri ile katmanlı bir hava savunması kuran Ruslar, A2AD (antiaccessarea denial) stratejisi ile Suriye hava sahasını koruyor.

Doğu Akdeniz'de stratejik dengeleri değiştirecek hamle ise Rusya'nın KKTC'yi tanıması olacak. Son dönemde GKRY ile giderek arası bozulan Rusya'nın, geçen yıl vergi anlaşmasını iptal etmesi de dikkat çekiyor. Halbuki Rusya’ya yapılan doğrudan yabancı yatırımların yüzde 30’dan fazlasını, Güney Kıbrıs’taki offshore hesapları üzerinden ülkeye geri getirilen Rus sermayesi oluşturuyor. Bunun yanında ABD Senatosu Dış İlişkiler Komitesince kabul edilen "Doğu Akdeniz'de Güvenlik ve Enerji Ortaklığı" yasa tasarısının da Rusya ile Rumlar arasındaki ipleri kopma noktasına getirdiği kaydediliyor. Tasarı, ABD tarafından Rumlara uygulanan silah ambargosunun kaldırılmasını ve Rusya savaş gemilerinin yakıt ikmali için Rum limanlarına yanaşmasının reddedilmesi şartını içeriyor. İşte tam bu noktada KKTC'nin devreye girerek Rusya ile ilişkiler kurabileceği değerlendiriliyor. Türkiye'nin Abhazya ve Kırım'ı tanıması karşılığında Rusya'nın KKTC'yi tanıması da Rus uzmanlar tarafından değerli bir fikir olarak görülüyor.

ZİRKO HAMLESİ

ABD’nin Akdeniz’de daimi olarak bir uçak gemisi bulundurma kararı sonrası Rusya da harekete geçti. Yıl içinde ilk kez nükleer füze taşıyabilen uzun menzilli bombardıman uçağı Tu22M3’leri Suriye'ye indiren Rusya, şimdi de Zirkon hipersonik füzeleri ile donatılmış savaş gemilerini Suriye/Tartus Limanı’na konuşlandırma kararı aldı. Uzmanlar bu hamle için “Bütün Akdeniz'i kapatacak bir adım” yorumu yaparken, Rusya Federasyonu Devlet Duması Savunma Komitesi Başkanı Andrei Kartapolov da gelişmeyi şöyle duyurdu: “Akdeniz'de hala üssümüz var, Hmeymim orada. Tartus Limanı’nda kıyı füze sistemleri de var, ayrıca tüm Akdeniz'i bloke edebilecek Zirkon hipersonik füzelerle donanmış gemiler de orada olacak. Bu önlemler aynı zamanda düşmana yönelik doğrudan tehditler yaratma amacını da taşır, böylece düşman sonraki eylemlerinden vazgeçecektir. Yani, Doğu Avrupa'da bulunan kontrol sistemlerinin, uçak gemisi gruplarının ve diğer hedeflerin yok edilmesine yönelik doğrudan bir tehdit olduğunu anladıklarında, kaybedecekleri bir şeye başlamak istemeyeceklerdir.” Zirkon füzelerinin 9 mach hızına ulaşabildiği ve bin kilometre uzaklıktaki hedefleri vurabileceği ifade ediliyor. Rus lider Putin, geçen yıl içinde Zirkon füzesinin test sonuçlarının başarılı olduğunu 2022 yılında envantere alınacağını duyurmuştu.

RUSLAR SICAK DENİZLERE NE ZAMAN İNDİ?

Sıcak denizlere inme meselesi, Rusya'nın daha 18. yüzyılda başlattığı 'donmayan bir liman' arayışına dayanıyor. O dönem için coğrafi olarak kuzeyindeki buzullarla kaplı denizler ile güneyinde boğazlara ve Karadeniz’e sahip Osmanlı Devleti arasında sıkışmış kalmış olan Rusya, sıcak denizlere çıkışı olmayan bir ülke konumundaydı. Baltık ve Vladivostok'ta bulunan Rus limanlarının kışın donması nedeniyle deniz ticareti gelişememiş, küresel bir güç olmak için gerekli deniz kuvveti oluşturulamamıştı. Sadece Osmanlı ile değil, yaklaşık 300 yıldır batıda İsveç ve Almanya, doğuda Japonya, güneyde Pakistan, Hindistan ve İran üzerinden İngiltere ile olan mücadelenin ana ekseni de bu arayışa dayanıyordu.

Fakat Rusya için bu büyük sorun, 1856 Kırım Savaşı ile Karadeniz'deki hakimiyet ve sonraki yıllarda gelişen nükleer tahrikli gemiler ile buzulların yıldan yıla erimesi neticesinde adım adım çözüldü. Bugün Rusya 18 nükleer buzkıran gemisi ve nükleer tahrikle çalışan savaş gemileri sayesinde dünyanın her denizinde bayrak gösterebilecek imkan ve kabiliyete sahip. 

Rusların modern donanmasıyla Akdeniz'e inişin de nereden baksanız 70 yıllık bir mazisi bulunuyor. 1958 yılında ABD'nin Lübnan çıkarmasıyla birlikte bölgeye giden Sovyet Filosu, 196364 yıllarında 'Akdeniz Gücü' olarak şekillendirildi. İlk zamanlarda Karadeniz ve Baltık Filosu'ndan çeşitli gemilerin sırayla Akdeniz'e indiği kompleks bir yapıya sahip olan Akdeniz Filosu, 1967'deki Altı Gün Savaşları'nın ardından müstakil bir güce dönüştürüldü. Politbüro'nun Haziran 1967 tarihli kararına uygun olarak Amiral Boris Petrov, 14 Temmuz 1967'de Akdeniz'de bulunan tüm güçlerin komutasını devraldı. Böylece Akdeniz'de üs arayışına başlayan Sovyetler, 1971'de Suriye ile anlaşma imzalayarak Tartus Limanı'na yerleşti. Ardından Mısır, Etiyopya, Yemen, Libya, Tunus, Yugoslavya, Vietnam ve Çin'de dahi deniz üsleri kuruldu. Bu süreçte Akdeniz'deki düzenli faaliyetlerinin yanında sık sık ABD 6. Filosu'nun da karşısına çıkan Rus Donanması'nın, Washington'da büyük rahatsızlık yarattığını ve CIA tarafından saat saat raporlandığını görüyoruz. 

Aydınlık